Monday 26 January 2015

PARDON


 Edirne  Valisinin  Kudüs’te  yaşanan   müessif olaylar  nedeni ile “büyük bir kinle söylüyorum, tadilatı sona eren Edirne Büyük  Sinagogu  sadece  müze  olarak tescil edilecek” demesi , Işid tarafından  öldürülmesi için fetva verilen  Cüppeli Hocanın, “benden önce Yahudileri öldürsünler” demesi , Türkiye’de antisemitik söylemin gittikçe daha pervasız bir şekil aldığının bir sarih bir göstergesi. Her ne kadar devlet erkanının vali için “maksadını aşan bir söylem” demesi , ardından gelen özür, hakkımızdaki süregelen nefret söylemlerini toplumun zihninden silemez. İstanbul ve İzmir’deki Yahudiler ile iletişim halinde olanlar hariç, Türkiye’nin geri kalanında yaşan insanların kafalarında oluşan Yahudi imajı  gitgide daha da bozulmaktadır. 

Ortadoğu’da onlarca  caminin bombalandığı ( üstelik Müslümanlar tarafından)  göz ardı edilerek Kudüs’te asayişi sağlama maksadıyla İsrail’in , El Aksa camisine girmesi , Yahudi nefreti kusmak için yeniden bahane edilmiştir.
Nefret söyleminin yeni yasayla suç olduğu kabul edildiği halde , failleri hakkında hala herhangi bir takibat yapılmamaktadır.

Dinin siyasallaştırılması çabaları içerisinde ilk okullara kadar sokulan din derslerinin biz Yahudiler için doğurduğu sonuç ise gariptir. Liselere geçiş sınavı olan TEOG’da Milli Eğitim Bakanlığı daha önce muaf tutulan azınlık okulları bundan böyle “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden sınava girecek. Bir gazetede yer alan soru ipuçlarını okuyunca kendimden utandım. Roş Ha Shana , Kipur , Şabat konusunda az çok bir bilgim olmasına rağmen , “Hol A Moed” , “Şemini Hag Atseret”, “Sakin mizaçlı olmanın Şabat ile ilişkisi” gibi konularda kör cahilmişim de haberim yokmuş. Allahtan eskiden “muaf” olan bizleri şimdi sınava sokmuyorlar! Yoksa eğitimimiz “orta okul” seviyesine düşecekti.

AKP sayesinde yeni nesil çocuklarımız – istem dışı bile olsa- Yahudi dini konusunda çok bilgili olmak zorunda kalacak! Çocukların daha laik yetiştirmek isteyen genç neslin canını sıkacağı kesin.

Tüm suçu , gelmiş geçmiş tüm ülke yöneticilerine bırakıp kendimize de çuvaldızı batırmadan geçmek olmaz. 1900 yıllarında şimdiki Türkiye coğrafyasında, yüzbin civarında tahmin edilen Yahudi nüfusu beşte bire düşmüşse – ki bu arada Türkiye’nin nüfusu 5 kat artmıştır- bunun sebebini araştırmak bize de düşer.

Tüm gayrimüslimlere yapılan ayırımcı , gayri ahlaki , kanun dışı ve baskıcı hareketler – bunların arasında bilhassa bizi ilgilendiren başlıca Trakya olayları , Varlık Vergisi, Amele Taburları , 6 Eylül saldırıları gibi olaylar -) biz Yahudileri  ziyadesiyle  korkutmuştur. İsrail’e ve Güney Amerika’ya yoğun göçler tamamen  bu sebeptendir.  

Bunun  dışında Türkiye’nin ekonomik ve demografik değişimi biz Yahudiler için negatif bir rol oynamıştır.

Köy ve kasabalarda izole yaşayanlar hızla İzmir ve İstanbul’a göç etmiştir.1900 yıllarında 6-8 çocuklu ailelerin yerini 1950’lerden sonra,  en fazla 1-2 çocuklu aileler almıştır.  

ADL’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre düşük  oranda Yahudi topluluğu bulunan ülkelerde antisemitik davranışlar, daha yüksek oranda Yahudi bulunan ülkelere nazaran daha yüksek .( %22ye karşın %28)

Antisemitizm Müslüman ülkelerde ortalama %49’larda iken Batı Avrupa’da ve Güney Afrika’da %18-20’lerde. İstisna teşkil eden Yunanistan %69 ve Ermenistan %58 ile  hayret vericidir ve nedeni araştırılmaya değer. Algı yönetiminin ve kamu diplomasisinin,  toplumun muhakemesini nasıl  etkilediği göstermesi açısından, yukarıdaki göstergeler çok çarpıcıdır. Bizlerin de bu konuda bilgilenmemiz ve düzeltmek için çaba göstermemiz gerektiğini gösteriyor.

Avram Aji

14.12.2014

No comments: