Monday 17 June 2013

SİVİL İTAATSİZLİK

Sosyolojide “SİVİL İTAATSİZLİK” denilen bir olgu vardır. Toplum içerisindeki bir takım insanlar,, mevcut yasalardan bazılarına olan rahatsızlıklarını dile getirebilmek amacıyla,  topluca pasifist bir şekilde direnişe geçerler. Münferit bir olay olmadığından, polis direniş yapan kitleyi tamamen tutuklayıp , yargı önüne çıkarmayacağından dolayı , ikilemde kalır. Hareketin özünde yasalara uyulmaz. Barışçı, pasif bir protesto eylemidir.

Gezi Parkı direnişi böyle bir eylemdir. O parkta bir miting yapılacağı önceden planlanmamıştı, izinler alınmamıştı. Ancak toplanan kalabalığın ve hatta çadır kurarak yerleşen insanların hepsine karşı hukuki bir işlem yapma imkanı olmadığından kolluk kuvvetleri ve hatta mülki amir,  yetkilerini kullanma hususunda tereddütte kalmıştır.

Başbakanımız, her zamanki sert üslubuyla yangına körükle gitmiş ,meseleyi üç baş ağaç boyutuna indirgeyerek , -biz İstanbul'a milyonlarca ağaç diktik ,Gezi Parkı nedir ki?- söylemi ile gençlerin derdini anlamaktan çok çok  uzak kalmıştır.

Türkiye, bir anda  -istemeden de olsa- Orta doğu coğrafyasında yeşeren “Arap baharı” benzetme-lerine muhatap olmuş ; yurt dışında , Türkiye’de bir sivil isyan mı başladı kaygısı yaratmıştır. Türki-ye’nin imajını derinden bozan bu hareketi serin kanlılıkla ele alıp, hızlıca alınacak yatıştırıcı kararlar ile çözmek var iken,  daha fazla polis , daha fazla su , daha fazla biber gazı bombası ile orantısız güç kullanarak bastırılmaya çalışılmıştır. Devletin, elindeki silahları kendi yurttaşlarına doğru çevir-mesinden daha kötü bir şey var mıdır !

Fazla uzağımızda değil. Yakın geçmişte Libya , Irak, Yemen, Mısır ve Suriye’nin içine düştüğü durum ortada iken, bu ülkelerin başına gelenlerden ders çıkartmak mümkün iken , başbakanın sergilediği davranış biçimi olayları işin içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Hatırlarsınız ,68 kuşağı olarak tarihe geçen direnişçiler , hele ki 1980 darbesini  de yedikten sonra tamamen pasifize olmuştu. O kuşağın “torunları” ,ancak 30 mayıs 2013 günü tekrar gücünü deneyimledi. Apolitik olarak yetişen yeni gençlik – ki buna çocuklarım da dahil – içgüdüsel olarak kendilerini siyasal politiğin içerisinde buldular.

Olay kesinlikle Gezi Parkı’ndan sökülecek 3-5 ağaç olmadığı gün gibi aşikar. Ancak son zamanlarda – radikal söylem ve icraatla hareket eden hükumete karşı -mahalle baskısı görme endişesi taşıyan laik -liberal gençlik , pasif direnişe geçti. “Sivil itaatsizliği” deneyimlemeye koyuldular. Ölenler , yaralananlar , araçları ve iş yerleri tahrip olanlar , bu dire-nişin kötü bir yansımasını oldu.

Maalesef bu gençler sadece gitar çalıp , şarkı söyleyip , halay çekselerdi seslerini bu kadar yüksek bir perdeden duyurabilirler miydi? Kesinlikle hayır. Bu olayın faturasını ödemiş olanlara geçmiş olsun demekten başka yapacak bir şey yok.

%50 ile iktidara gelmek çok güzel bir şey. Ama oy almadığı %50’lik kesime sırtını dönmek , yaşam tarzına müdahale etmek  , görmezlikten gelmek , aşağılamak bir demokrasi ayıbıdır. Ben çoğunluğu temsil ediyorum diye azınlıkta olanlara baskı uygulamayı en en iyi bizler anlarız…Yıllar yılı hakkımızı aramakta ne kadar zorluk çektiğimizi , uğradığımız haksızlıklara karşı koyamadığımızdan dolayı çektiğimiz ıstırabı, sıkıntıları ve uğradığımız zararlar tarih arşivlerinin tozlu raflarında hala..

Aranıyorlar,  dolanıyorlar  bir günah keçisi bulamıyorlar. Yatıyorlar,  kalkıyorlar illegal örgütlerden bahsediyorlar. Bir de yeni icat ettikleri faiz lobisinden… Bunların kimler olduğu ,Gezi Parkı olayları ile nasıl menfaat ilişkileri olduğunu daha kimse anlamış değil .
Bu olaylardan en büyük kazanımımız, gençlerimizin nihayet tekrar politikaya dahil olması ve de gücünün farkına varmış olmasıdır.  

Avram Aji

15.06.2013