Polislere
kim bekçilik edecek
Yıllar önce iş yerimdeki şirket arabasına, çarşıda park
halindeyken bir araba çarpmıştı. Çalışanımız hemen beni telefon ile aradı.
Kendisine bir şey olmadığına sevinip, polis çağırmasını ve bizler de arabayı
çektirmek için gerekeni hemen yapacağımızı bildirdik. Tesadüf bu ya, çarpan
araç polis otosu imiş. Geniş bir bulvarda “U” dönüşü yapmak isterken iyi
alamamış ve duran arabamıza çarpmıştı. Doğal olarak ta %100 suçlu idi.
Ancak çarpan polis olunca durum değişiyor. Önce böyle
kazalara normal trafik polisleri bakmıyor. Daha üst rütbeli polisler tutanak
tutuyor ve karakola bırakıyor. Bizim kazada da böyle oldu. Ancak sigortaya
verilmek üzere kaza raporunu almak istediğimizde biraz şok olduk. Öncelikle
komiser kaza yapanın fakir biri olduğundan başladı ve normal bir rapor
verirlerse polisin bunu ödeyecek durumu olmadığından ve bizden bu konuda yardım
beklediklerini belirttiler. Yani polis aracındaki hasarı da bizim karşılamamızı
beklediklerini ima etti. Uzatmayayım yakamızı karakoldan zor kurtardık…
Yıllar önce yine şirket olarak dolandırıldık. Savcının
bizim hakkımızda yazmış olduğu iddianameyi okuduğumuzda küçük dilimizi yuttuk. Haksız
bir mahkemeyi kaybettik. Çok mağdur olduk. Hani derler ya “ hırsızın
hiç mi suçu yok” .. Yokmuş meğer.
Son günlerde politik gündemi fazlaca işgal eden biraz bu.
Türkiye’de maalesef adalet mekanizması hiç iyi çalışmıyor. En kötü anlaşma en iyi mahkemeden
iyidir deniyor ya! Aslında acınası bir durum.
Politikacılar, farklı yöntemlerle rakiplerini alt edilmeye
çalışılıyorlar. Balyoz , Ergenekon davaları, sonu gelmeyen tutukluluk süreleri…
Sümen altı edilmeye çalışılan Hrant Dink davası . Deniz Feneri dosyası …
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonları. Paralel
devlet yapısı. Cemaat ve Hizmet oluşumları.
Ne yaptığını eskiden umursamadığımız HSYK … Medya üç blok olmuş…Yandaşlar,
cemaatçiler ve hükümet karşıtları.
Kıyasıya bir karalama kampanyası sürüyor…Savcılar ve emniyet mensupları bile karşı
karşıya.
Belediye ve cumhurbaşkanı seçimleri yüzünden kimse
kimsenin göz yaşına bakmıyor. Ve her zamanki gibi kurunun yanında yaş da
yanıyor. Hükümete göre savcılar “çok manidar” karşıt bir savaş
içerisinde…
Zor soru şu… Adalet mekanizmasını yanlış yapmaz mı ?
Yaparsa kim denetleyecek ?
“Adalet birgün herkese lazım olur”
deyişini bilirsiniz…
Bu ülkede, her defasında seçimle olmak üzere , toplam 10
yıl başbakanlık yapan insan dar ağacına gönderilmedi mi? Sonra da yanlışlık
yapıldığının farkına varılıp iadeyi itibar edildi. Hatta İzmir hava limanına
adı verildi. Demek ki devletin en yüksek
kademesinde bile olsan memlekette adil bir yargıya ihtiyaç var.
Son on yıldır Türkiye’de halkın %50 desteğini alanlar
diğer %50’yi çok dikkate almadı. Tek başına iktidar olan hükümet, -halkın
çoğunluğu arkamda , her istediğimi yapabilirim- düşüncesiyle hareket etti.
Neticede günümüzde yaşananlar çok rahatsızlık verici. Dileyelim
ki bu kaosun sonunda , daha adil ve bağımsız bir yargı sistemine doğru
evrilebilelim.
Bu da bizim gibi azınlıklar için bir kazanım olacak…
Avram Aji
11.01.2014
No comments:
Post a Comment