Wednesday, 15 January 2014

ANDIMIZ

Oldum olası bu ilkokul andımızı hazzetmezdim. Kaldırıldığı iyi oldu…Demek ki hazzetmeyen de sadece ben değilmişim.

Ant” kelimesinin çocuk nasıl anlasın. Yemin deseniz belki daha kolay idrak edecek. Çocuk herkesin önünde “Ben şu davranışlarda bulunmaya  kendi kendime karar verdim. Sizler de şahidim olun.  Yapmazsam sizlere karşı çok utanacağım”  . Gerçi o yaştaki öğrencilerin kendi kendine bu kararları alacak bilinç seviyesine ulaşmasına imkan yok.

And metni de 1933 de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanıyor.

Nasıl başıyordu?

Türküm !

Ben mi?  Çok emin değilim !   Yani aslında YAHUDİ’yim .. Cümle alem beni böyle görüyor. Yahudi anadan doğanlar otomatikman Yahudi olmuyor mu?  Yoksa MUSEVİ mi desek?  Daha pasifist ... Nüfus cüzdanlarımızda öyle yazıyor. Musevi kelimesi için bu coğrafyada Yahudi kelimesinin -çok uzun bir süre- küfür olarak addedildiği ve kullanıldığı yıllarda icat edilmiş diyenler de var. . Sevan Nişanyan’ın etimlolojik sözlüğünde; kökenini Arapça olarak belirtmiş ve  “Musavi” olarak telaffuzunu yazmış. Halbuki musavi /müsavi ayni hizada manasında diye biliyorum.  

Türk Dil Kurumu şimdilerde karşılığını “Musevi =Yahudi” demiş ve konuyu kapatmış. Tüm eski baskılarındaki “çirkin” açıklamaları silmiş…   

Geçenlerde Suriye’den kaçan bir iş adamı ziyaretimize geldi… Bizim nüfus cüzdanlarımızda “dinimiz” de yazar dedim inanmadı. Çıkarıp gösterdim. Hayretler içerisinde kaldı. 

Andımızda belki  “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” deseydik daha doğru olacak idi sanki … Sınıflarımızdaki Rumları , Ermenileri ve dahi Levantenleri de kapsama alanına alacaktı en azından… Sabetayistlerin de mağduriyetleri de bir nebze giderilebilecekti…

Dönelim  andımıza…İkinci kelime ?

Doğruyum !

İlk okul çocuğunun “doğruyum” kelimesini de anlamasına imkan ve ihtimal yok...Çok filozofik…. “Dürüst” kelimesinin yerine düşünülmüş herhalde… Yalan söylemem … İnsanlara karşı eşit ve hakkaniyetle yaklaşırım. Yaptığım işlerde kimseyi aldatma çabası taşımam…

Türk Yahudilerinin dürüstlüğü konusunda Türklerin düşünceleri farklı. Kimileri ticarette Yahudilerin dürüstlüğünü ve düzgünlüğünü öve öve bitiremez. Benim yüzüme karşı bile, yüzlerce defa “sizlerin ticareti çok düzgün ve güzeldir, herkese tercih ederim” diyenler de var.

Ancak başka bir yaygın kanı “Yahudi kurnazlığı” deyimi ile özdeşleşmiş biraz “komplocu” , biraz kıvrak zekası ile karşındakini “aldatma çabası içerisinde olan” bir ırk olarak düşünenler de var. Bu genelde Yahudiler ile hiç karşılaşmamış, ticaret ve komşuluk yapmamış kişilerin genel kanaatidir.  Binlerce yıldır dünyanın  muhtelif yerlerinde hep azınlık olarak yaşadığımızdan ve de genellikle hor görülüp aşağılandığımızdan , kolayca günah keçisi haline getirilmişliğimizdendir. Hele “komplo teorisyenlerine” hayal güçlerini zirve yaptırmışızdır..

Tarih incelendiğinde, Yahudiler bulundukları ülkelere en iyi entegre olan topluluktur.  Ne Avrupa’da , ne de Osmanlı’da bir devlet kurmak üzere veya siyasi bir menfaat sağlamak üzere isyan girişiminde bulunulduğumuz veya düşmanlar ile işbirliği yaparak, mevcut yönetimi arkadan vurduğumuz hiç duyulmamıştır.

Üçüncü kelime “Çalışkanım !”

Coğrafyamızda ,Yahudilere birçok sıfat yakıştırmışlardır ( pis , pinti gibi… ) ama ne mutlu ki tembel dememişler.. Hatta ve hatta gerçekten analarımız ev işlerinde  ,dedelerimiz babalarımız iş hayatında ziyadesiyle çalışkandılar…

Cumhuriyet tarihi boyunca tehcire maruz kalmış,(1934 Trakya olayları ) adaletsiz vergilerle sermayeleri elinden alınmış (Varlık vergisi ) , “yedek asker” taburları oluşturma kisvesi altında çalışan Yahudi erkekleri işlerinden güçlerinden alıkoyup -Nafia-Amele- Taburları oluşturarak- batmalarına sebep olmuş, 6-7 eylül kışkırtması ile yağmalanan azınlıklar karşısında gözümüzü korkutmamış olsalardı Türkiye kökenli  birçok “uluslararası” şirketin sahibi olabilirdik…

Küçüklerimi korumak,  büyüklerimi saymak…” Bunlar güzel lafügüzaf… Büyüklerimizi de sadece ve sadece bizden büyük oldukları için saymak niye ? Kendini yontmuş, çevreye ve insanlığa faydası dokunan insana canım feda. Elini eteğini öpeyim! Gösterdiği yoldan gideyim. Andımız “yaşlılara yardım et” dese, derim ki “Avram sen de bir gün yaşlanacaksın, gençler bu son demlerinde, elinden tutsun”.

“Yurdumu ,milletimi, özümden çok sevmektir” . Daha İlk okuldan milliyetçilik, ulusalcılık ve faşizm aşılanıyor sanki. Başka milletleri sevme diyor... Onlar düşman -tu kaka-. Bu düşünce geçerli ve doğru olsaydı Avrupa Birliği kurulabilir miydi…

Ülkün yükselmek  ve ileri gitmektir”….

Varlığım Türk varlığına armağan olsun”…  Ben Yahudiyim; benim varlığım da Yahudi varlığına armağan olsun desem ?

Atatürk’ün gençliğe hitabesinden alıntılanarak 1972’de bir ilave yapılmış. Benim çocukluğumda yoktu…

Ey Ulu Atatürk, açtığın yolda , kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime and içerim. Ne mutlu Türküm diyene !

Sevan Nişanyan’ın gençliğe hitabesindeki şu son paragrafı daha anlamlı buluyorum.. Ve bin defa yeğliyorum.

Hayatın boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bileceksin. Bilgin varsa, bedel beklemeden paylaşacaksın. Buna imkân ve şeraitin müsait değilse, yanındaki üç veya beş kişiye katıksız sevgini vermeyi deneyeceksin; onların hayat yükünü bir nebze hafifletmeye çaba göstereceksin. Bunu yaparken Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın”.

Buna ant içilir!

Avram Aji

11.01.2014

No comments: