Friday, 2 October 2015

İSTİKŞAFİ GELİŞMELER

Başbakanımızın kelime dağarcığımıza kattığı bu değerli “diplomatik” kelime her gün yeni bir şeyler öğrenmekte olduğumuzun en büyük kanıtı! Keşfetme kökenli “istikşafi”kelimesi, biri birini keşfetme anlamına geliyormuş. 

Memleketimizin en büyük sorunlarından biri bu. Biri birimizi tanımıyoruz. Tanımayınca da sevmiyoruz, beraber olmak istemiyoruz. Bizden olmayanı dışlıyoruz. Üç dönem parlamentoda beraber yan yana oturdular, fakat biri birlerini tanıyamamışlar! Bu mümkün müdür? Biri birlerinin ciğerini biliyorlar aslında... 

WJC’nin yaptığı en son araştırmada Türk Halkının %64’ü hayatında bir Yahudi ile karşılaşmamış, ayni apartmanda yaşamak istemiyor… Yahudiler hakkında tüm bildiğini büyük oranda televizyon ve internetten öğrenmiş. Medyadaki bilgilerin ne kadar yanlı ve yanlış olduğunu bilmiyor muyuz? 

Maalesef malum  medyada bizler bir düşman gibi gösterildik, hala da gösteriliyoruz. Ne İsrail ajanlığımız kaldı , ne dünya para trafiğinin yöneticiliğimiz ! Hepimiz hasis , hepimiz paragöz , hepimiz zengin , hepimiz bencil. 

Bana çok söyleyen olur : “sizler ticareti iyi bilirsiniz” diye.Var mı bilimsel olarak tanımlanmış böyle bir gen ! Tamamen ortamdan kaynaklanan bir kültür birikimi. Aynen Holywood’daki yüksek oranda Yahudi oyuncu , yönetmen  olması gibi. Sinemacılık geni taşımıyoruz ama bir tesadüfler sinsilesi sonucu orada bir kümeleşme olmuş.  

Çok zengin olduğumuz konusu da cahillikten öte bir şey değil. Çocukluğumda birçok dilenci , çok küçük esnaf ve işpotacı  tanıdığım vardı. Karataş’taki aile evi -kortijoyu- gayet iyi hatırlıyorum. Fakir Yahudilerin bir çoğu yurtdışına göç edince sanki fakir Yahudi olmaz imajı oluştu. Bu da belki bir kıskançlık oluşturdu.  

Size komik gelecek ama bu konuda kitaplar bile yazılmış : “Become Rich Like the Jews” ,     “ Make Money The Jewish Way”...sonuncusunun Çin’de şu anda en popüler kişisel gelişim kitaplardan biri olduğunu öğrendim...  

İlber Ortaylı bir makalesinde ekaliyet –azınlık mevhumunun sonradan ortaya çıktığını yazmış. Osmanlı dahil ,sair ortaçağ imparatorluklarında insanlar kompartımanlar şeklinde yaşadıklarını, dinin ön planda olduğunu, savunma hariç sair konularda kendi kendilerini yönettiklerini, ancak bir sorun iletildiğinde sorunu çözdüklerini söylüyor. Sabetay Zvi olayına müdahele de Yahudilerin talebi doğrultusunda olmuştur.  

“Ve bugünkü problemler Kanunu Medeni ile Lozan Statüsünün çatışmasına eski imparatorluktan kalma mirasın doğrudan doğruya beynelmilel bir koruma altında bulunması ve yeni cumhuriyetin vatandaşlık prensipleriyle çatışmasından ileri gelmektedir”.  

Biz Yahudiler  de , diğer azınlıklar gibi yirmici yüzyılda bir ayırımcılığa ve bir aşağılamaya maruz kaldı ve hala da bu problem tam olarak düzeltilmiş değil.  

Tüm Kürtleri PKK’cı , tüm Ermenileri vatan haini ve Türk düşmanı , tüm Çingeneleri hırsız ve tembel , tüm Alevileri dinsiz  , tüm Yahudileri komplocu  gözüyle bakmak bazı çevrelerde kanıksanmış.  

Bazı Kürtler Türkçeyi düzgün konuşamıyormuş. Doğrudur.  Bir şiveleri var bazılarının. Ama Karadeniz’lilerin yok mu ? Bizim İzmirlilerin bile kendine göre bir şivesi var. “Gidiyom , geliyom, yapıyom” demez miyiz ? Simide gevrek , mısıra dar demez miyiz?  

Dahası, bizden önceki Yahudi jenerasyonunda Türkçe bilmeyen ne kadar çoktu. Otobüslerde Yahudi büyüklerimiz bağıra çağıra Judeo-espanyol konuşmaları kulağımda hala çınlıyor.- Hem de hiç çekinmeden-. Hem zaten neden çekinsinler ki?  

Çocukluğumda Alsancak pazarı ve St. Joseph Orta Okulu çevresinde hemen herkes Rumca ve İtalyanca konuşurdu. Hiç te yadırgamazdık. En yakın okul arkadaşımın annesi hemen hiç Türkçe bilmezdi . Ve de evlerinde sadece Rumca konuşuluyordu. Kayınvalidem  Türkçeyi çocuklarından öğrenmiş.  

Sadece Rahibelerin yönettiği İtalyan Ana Okuluna çocuklarımızı göndermek için yarıştık. Şimdiki Devlet Hastanesini çok az Türkçe bilen Fransız Rahibe Hemşireler yönetiyordu.

Kiliselerden gün boyunca çan sesleri gelirdi.  

Her şeye rağmen , bizlere düşen kötü algımızı düzletmek için çaba sarf etmektir...Ki karşımızdakiler bizi istikşaf etsinler...

No comments: