Edirne Valisinin Kudüs’te yaşanan müessif olaylar nedeni ile “büyük bir kinle söylüyorum,
tadilatı sona eren Edirne Büyük Sinagogu
sadece müze olarak
tescil edilecek” demesi , Işid tarafından öldürülmesi için fetva verilen Cüppeli Hocanın, “benden önce Yahudileri
öldürsünler” demesi , Türkiye’de antisemitik söylemin gittikçe daha
pervasız bir şekil aldığının bir sarih bir göstergesi. Her ne kadar devlet
erkanının vali için “maksadını aşan bir söylem” demesi , ardından gelen özür,
hakkımızdaki süregelen nefret söylemlerini toplumun zihninden silemez. İstanbul
ve İzmir’deki Yahudiler ile iletişim halinde olanlar hariç, Türkiye’nin geri
kalanında yaşan insanların kafalarında
oluşan Yahudi imajı gitgide daha da
bozulmaktadır.
Ortadoğu’da onlarca caminin bombalandığı ( üstelik Müslümanlar
tarafından) göz ardı edilerek Kudüs’te
asayişi sağlama maksadıyla İsrail’in , El Aksa camisine girmesi , Yahudi
nefreti kusmak için yeniden bahane edilmiştir.
Nefret söyleminin yeni yasayla suç olduğu
kabul edildiği halde , failleri hakkında hala herhangi bir takibat
yapılmamaktadır.
Dinin siyasallaştırılması çabaları
içerisinde ilk okullara kadar sokulan din derslerinin biz Yahudiler için
doğurduğu sonuç ise gariptir. Liselere geçiş sınavı olan TEOG’da Milli Eğitim
Bakanlığı daha önce muaf tutulan azınlık okulları bundan böyle “Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi” dersinden sınava girecek. Bir gazetede yer alan soru ipuçlarını
okuyunca kendimden utandım. Roş Ha Shana , Kipur , Şabat konusunda az çok bir
bilgim olmasına rağmen , “Hol A Moed” , “Şemini Hag Atseret”, “Sakin mizaçlı
olmanın Şabat ile ilişkisi” gibi konularda kör cahilmişim de haberim yokmuş.
Allahtan eskiden “muaf” olan bizleri şimdi sınava sokmuyorlar! Yoksa eğitimimiz
“orta okul” seviyesine düşecekti.
AKP sayesinde yeni nesil çocuklarımız –
istem dışı bile olsa- Yahudi dini konusunda çok bilgili olmak zorunda kalacak!
Çocukların daha laik yetiştirmek isteyen genç neslin canını sıkacağı kesin.
Tüm suçu , gelmiş geçmiş tüm ülke
yöneticilerine bırakıp kendimize de çuvaldızı batırmadan geçmek olmaz. 1900
yıllarında şimdiki Türkiye coğrafyasında, yüzbin civarında tahmin edilen Yahudi
nüfusu beşte bire düşmüşse – ki bu arada Türkiye’nin nüfusu 5 kat artmıştır-
bunun sebebini araştırmak bize de düşer.
Tüm gayrimüslimlere yapılan ayırımcı ,
gayri ahlaki , kanun dışı ve baskıcı hareketler – bunların arasında bilhassa bizi
ilgilendiren başlıca Trakya olayları , Varlık Vergisi, Amele Taburları , 6 Eylül
saldırıları gibi olaylar -) biz Yahudileri
ziyadesiyle korkutmuştur.
İsrail’e ve Güney Amerika’ya yoğun göçler tamamen bu sebeptendir.
Bunun
dışında Türkiye’nin ekonomik ve demografik değişimi biz Yahudiler için
negatif bir rol oynamıştır.
Köy ve kasabalarda izole yaşayanlar hızla
İzmir ve İstanbul’a göç etmiştir.1900 yıllarında 6-8 çocuklu ailelerin yerini
1950’lerden sonra, en fazla 1-2 çocuklu
aileler almıştır.
ADL’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre
düşük oranda Yahudi topluluğu bulunan
ülkelerde antisemitik davranışlar, daha yüksek oranda Yahudi bulunan ülkelere
nazaran daha yüksek .( %22ye karşın %28)
Antisemitizm Müslüman ülkelerde ortalama
%49’larda iken Batı Avrupa’da ve Güney Afrika’da %18-20’lerde. İstisna teşkil
eden Yunanistan %69 ve Ermenistan %58 ile
hayret vericidir ve nedeni araştırılmaya değer. Algı yönetiminin ve kamu
diplomasisinin, toplumun muhakemesini
nasıl etkilediği göstermesi açısından,
yukarıdaki göstergeler çok çarpıcıdır. Bizlerin de bu konuda bilgilenmemiz ve
düzeltmek için çaba göstermemiz gerektiğini gösteriyor.
Avram Aji
14.12.2014
No comments:
Post a Comment