Pesah bayramını eşimle İsrael’de geçirdik. Büyük bir aile toplantısı -piknik şeklinde- düzenlenmiş idi ona katıldık.
Yolda hep düşündüm “bayram” nedir diye.
Pesah’ın tabiî ki bir tarihsel ve daha derininde din-sel bir boyutu var. Kölelikten kurtuluşun günümüz versiyonunda bir “hürriyet ve demokrasi” savaşı olarak tartışılması mümkün.
Ancak ne yazık ki “bayram”lar son yıllarda artık sanki bir “tatil” formatına girdi. Aylar öncesinden gazetelerde çarşaf çarşaf yurtiçi ve yurtdışı seyahat ilanları başlıyor.Ama bana göre başka bir şey “bayram” dediğimiz.
Hele Türkiye’de iseniz. Öncelikle hangi tarihe denk geldiğini araştırmanız gerekli. Normal takvimlerde göremeye imkan yok. Haftalar öncesinden temizlik başlardı eskilerde. Kadınlar kendi aralarında “echoz de pesah” derlerdi… Pesah işleri…Şimdi yapıldığını pek sanmıyorum. Halıların kaldırılması perdelerin yıkanması hep Pesah’a denk getirilirdi.
Sonra “Seder”in hangi evde kutlanacağının kararlaştırılması lazım. Kim hangi yemekleri yapacak? Annem hep üç çeşit “fritada”nın şart olduğunu söyler. Kabak,pırasa ve domates. İsrael’deki kuzenim ayrıca bir patlıcan fritadası da yapmış. Ayrıca fongos ve minas olmazsa olmazlar-dan.
Ayrıca giyilecek kıyafetler önceden bir gözden geçirilir. Gömlekler kolalanır, ayakkabılar boyanır. Elbiseler temizleyiciye gönderilir.Herkes pırıl pırıl olmaya özen gösterirdi.
Matza’nın meşum bakkalara dağıtımı ile hemen telaş başlar. Bitmeden tedarik etmek için tabi.Bittiği seneler çocuklar da bizde aç kalmıştık..
Bu yılki Seder masasında Ashkenaz bir aile de bi-zimle beraber olduğundan “Agada” zaman zaman Türk makamları ile zaman zaman farklı makamlar-da okundu. Tepsi kafalarımızın üzerinde geçirildi.
Tabi sonunda da ziyafete geçildi.Yemek sonunda
hızla “Shulhan Oreh” yemek sonu duaları tamamlanarak şarkılara geçildi. Önce “El Kavretio” hem İspanyolca hem de İbranice söylenmesi ayrı bir renk kattı. Tabi bir de “En Sabiense Y Entendiense”.
Bayram ziyaretleri de başka bir geleneğimizdi. Aslında hergün biribirini gören kardeşler bile bayramda yine biribirlerinin evine ziyaret ederlerdi.
Bu koca bir gelenekler sinsilesi…Kaybolmaması gereken bir zenginlik değil mi?
Avram Aji
21.04.2009
No comments:
Post a Comment