Memleketimizin
en büyük sorunlarından biri bu. Biri birimizi tanımıyoruz. Tanımayınca da sevmiyoruz,
beraber olmak istemiyoruz. Bizden olmayanı dışlıyoruz. Üç dönem parlamentoda
beraber yan yana oturdular, fakat biri birlerini tanıyamamışlar! Bu mümkün müdür?
Biri birlerinin ciğerini biliyorlar aslında...
WJC’nin
yaptığı en son araştırmada Türk Halkının %64’ü hayatında bir Yahudi ile
karşılaşmamış, ayni apartmanda yaşamak istemiyor… Yahudiler hakkında tüm
bildiğini büyük oranda televizyon ve internetten öğrenmiş. Medyadaki bilgilerin
ne kadar yanlı ve yanlış olduğunu bilmiyor muyuz?
Maalesef
malum medyada bizler bir düşman gibi
gösterildik, hala da gösteriliyoruz. Ne İsrail ajanlığımız kaldı , ne dünya
para trafiğinin yöneticiliğimiz ! Hepimiz hasis , hepimiz paragöz , hepimiz
zengin , hepimiz bencil.
Bana
çok söyleyen olur : “sizler ticareti iyi bilirsiniz”
diye.Var mı bilimsel olarak tanımlanmış böyle bir gen ! Tamamen ortamdan
kaynaklanan bir kültür birikimi. Aynen Holywood’daki yüksek oranda Yahudi
oyuncu , yönetmen olması gibi.
Sinemacılık geni taşımıyoruz ama bir tesadüfler sinsilesi sonucu orada bir
kümeleşme olmuş.
Çok
zengin olduğumuz konusu da cahillikten öte bir şey değil. Çocukluğumda birçok
dilenci , çok küçük esnaf ve işpotacı
tanıdığım vardı. Karataş’taki aile evi -kortijoyu- gayet iyi
hatırlıyorum. Fakir Yahudilerin bir çoğu yurtdışına göç edince sanki fakir
Yahudi olmaz imajı oluştu. Bu da belki bir kıskançlık oluşturdu.
Size
komik gelecek ama bu konuda kitaplar bile yazılmış : “Become Rich Like the
Jews” , “ Make Money The Jewish
Way”...sonuncusunun Çin’de şu anda en popüler kişisel gelişim kitaplardan biri
olduğunu öğrendim...
İlber
Ortaylı bir makalesinde ekaliyet –azınlık mevhumunun sonradan ortaya çıktığını
yazmış. Osmanlı dahil ,sair ortaçağ imparatorluklarında insanlar kompartımanlar
şeklinde yaşadıklarını, dinin ön planda olduğunu, savunma hariç sair konularda
kendi kendilerini yönettiklerini, ancak bir sorun iletildiğinde sorunu çözdüklerini
söylüyor. Sabetay Zvi olayına müdahele de Yahudilerin talebi doğrultusunda
olmuştur.
“Ve
bugünkü problemler Kanunu Medeni ile Lozan Statüsünün çatışmasına eski
imparatorluktan kalma mirasın doğrudan doğruya beynelmilel bir koruma altında
bulunması ve yeni cumhuriyetin vatandaşlık prensipleriyle çatışmasından
ileri gelmektedir”.
Biz
Yahudiler de , diğer azınlıklar gibi yirmici
yüzyılda bir ayırımcılığa ve bir aşağılamaya maruz kaldı ve hala da bu problem tam
olarak düzeltilmiş değil.
Tüm
Kürtleri PKK’cı , tüm Ermenileri vatan haini ve Türk düşmanı , tüm Çingeneleri
hırsız ve tembel , tüm Alevileri dinsiz
, tüm Yahudileri komplocu gözüyle
bakmak bazı çevrelerde kanıksanmış.
Bazı
Kürtler Türkçeyi düzgün konuşamıyormuş. Doğrudur. Bir şiveleri var bazılarının. Ama
Karadeniz’lilerin yok mu ? Bizim İzmirlilerin bile kendine göre bir şivesi var.
“Gidiyom , geliyom, yapıyom” demez miyiz ? Simide gevrek , mısıra dar demez
miyiz?
Dahası,
bizden önceki Yahudi jenerasyonunda Türkçe bilmeyen ne kadar çoktu. Otobüslerde
Yahudi büyüklerimiz bağıra çağıra Judeo-espanyol konuşmaları kulağımda hala
çınlıyor.- Hem de hiç çekinmeden-. Hem zaten neden çekinsinler ki?
Çocukluğumda
Alsancak pazarı ve St. Joseph Orta Okulu çevresinde hemen herkes Rumca ve
İtalyanca konuşurdu. Hiç te yadırgamazdık. En yakın okul arkadaşımın annesi
hemen hiç Türkçe bilmezdi . Ve de evlerinde sadece Rumca konuşuluyordu.
Kayınvalidem Türkçeyi çocuklarından
öğrenmiş.
Sadece
Rahibelerin yönettiği İtalyan Ana Okuluna çocuklarımızı göndermek için
yarıştık. Şimdiki Devlet Hastanesini çok az Türkçe bilen Fransız Rahibe
Hemşireler yönetiyordu.
Kiliselerden
gün boyunca çan sesleri gelirdi.
Her
şeye rağmen , bizlere düşen kötü algımızı düzletmek için çaba sarf etmektir...Ki
karşımızdakiler bizi istikşaf etsinler...