Aslında
hiçbirimiz mucizelere inanmayız.
Ancak dinler tarihinde okuduğumuz, bildiğimiz Musa’nın Kızıldeniz’i asası ile
yarması , İsa’nın cüzamlı hastayı iyileştirmesi bilinen en eski ve en meşhur mucizevi olaylardır.
Kimi
bilim adamları bunu bir takım tabiat olaylarına bağlamaya çalışırlar .
Kızıldeniz’in yarılmasını bir yer sarsıntısı ile bağdaştırmaya veya dünyamızın
yakınından geçen bir meteorun çekim gücüne bağlayarak olayın bilimsel bir açıklamasının
olup olamayacağını araştırılar.
Aslında
bir önemi var mı ?
Bir
piyango bileti bile bir mucize
beklentisi değil midir? Aslında piyangonun çıkma olasılığını matematiksel
olarak gözlerimizin önüne serilse kimse piyango bileti almazdı..Ya da at yarışı
oynamazdı.Bunun en iyi kanıtı, çevremizde böyle bir talihliyle hemen hiç
karşılaşmamış olmamızdır.
Bazı
din adamları mucizeleri zamana yayma
düşüncesindedir. Biz insanların zaman kavramı yanında evrenin on beş milyar
yıllık geçmişi karşılaştırılamaz denir. Işık hızının ne olduğu gözümüzde
hayalimizde canlandırmamız ve bu hızda zamanın durmasının nasıl bir şey
olabileceğini kavramamız ne mümkün! Tanrısal mucizeler bize göre çok daha uzun
zamana yayılır-mış- !!!!
Bu
konuların ne kadar izafi olduğunu biliyoruz … (E=mc2 )
Ama
kavramakta daha bir güçlük çektiğimiz kendi dünyamız var. Bir insan iç
organları ile , beyni ile , kolları bacakları ile , hareket kabiliyeti ile ,
öğrenme kabiliyeti ile başlı başına hayran kalınması gereken bir mucize değil mi ki ?
Yeni
elektronik teknolojisi ile yapılan yapay robotlar , gelişmiş bilgisayarlar
bazen insan bedeninin kompleks yapısını unutturur gibi olmaktadır.
Aslında
beynimiz 70-80 yıllık yaşamız boyunca ne kadar çok miktarda fotoğraf ve video kaydeder.Telefondaki sesin
sahibinin kim olduğunu saliseler mertebesinde anlıyoruz.Bir saniyede 20-30
harfi gözlerimizle tarıyoruz,beynimizde bu harflerin yan yana gelmesiyle oluşan
kelimeleri daha önce kaydettiğimiz sözlükten karşılıklarına bakım yazarın ne
yazmış olduğunu kavrıyoruz.
Bilginler
ellerimizi beynin uzantısı olarak kabul eder . Gerçekten bazı robotlar çok hassas
işler yapabilmekte. Ama çoğu zaman bir tek işi.. Ellerimize gelince yazı
yazmaktan yün örmeğe,dikiş dikmeye , daktilo yazmağa , piyano çalmaya ve
saymakla bitiremeyeceğimiz birçok beceri..
Piyanoya
dikkatiniz çekerim, ayni anda on parmak on ayrı notaya basıyor.Ama saliseler
öncesinde gözlerimiz beynimizle koordine edilmiş bir şekilde notaları okuyor
ver her bir parmağa hangi tuşa basması gerektiği konusunda komut gönderiyor ve
bu arada ayni kısa an içerisinde gözlerimiz de parmaklarımızın yerini bulmaya
yardımcı oluyor.
Korkarım
gün gelecek belki bu nöron ,kas , beyin , parmak koordinasyonunun nasıl
olabildiğinin bilimsel açıklamasını yapabilecek.Ama ne önemi var ki?
Yıldırımların da nedenini biliyoruz ama bir yıldırım yaratamıyoruz , yada bir
tayfun bir kasırga…
Dünya
ve evren kendi başına biz insanlar için şu anda anlaşılması zor bir kavramdır.Bu
kadar büyük bir enerjiyi –tabi bize göre büyük- bu kompleks bir yapı ve düzeni –yine bize göre-
kavramak güç…
Yıllar
önce dünyanın düz olmadığını kavramak ne kadar zor idiyse bugün için de insan
denen makinenin çalışmasını anlaması bir o kadar güçtür.
Evrenin
büyüklüğü ve kompleks yapısı karşısında ürpermemek mümkün değil.Sanki okyanusta
bir damla su gibiyiz.Bütün bunları sizlere bir tanrı kavramı ile bağdaştırmak
için anlatmadım.Herkes gibi ben de olan biteni şaşkınlık içerisinde izliyorum.
Ancak dünyadaki açlık sefalet , acı ve hüzün içerisinde yaşayan ve milyarları
bulan bu insan nüfusu karşısında irkilmemek, üzülmemek, mutsuzlanmamak mümkün
değil.
Biz
aklımız ve düşüncelerimiz doğrultusunda sosyal dayanışma yükümlülüklerimizi mutlaka
yerine getirmeye çalışıyoruz.Ama bir burs vermek olsun, ama birine iş bulmak
olsun, ama sağlık konusunda olsun sıkıntı çeken etrafımızdaki insanlara deva
olmaya çalışıyoruz en azından . Hatta çok çalışmalıyız. (bana göre bu insan dayanışması
bütçemizi sarsmalı, bizi çok yormalı)
Garip
bir tesadüf eseri iyi ve varlıklı bir ailenin çocuğu olup ailemizin desteği ile
her istediğini yapabilmiş olmak , en pahalı özel okullarda okuyabilmiş olmak,
patlayıncaya kadar çikolata ,kızarmış patates cips , mısır, hamburger yiyip
litrelerce kolayı midyemize indirmiş olabilmemiz , dünyanın en ücra köşelerini
gezebilmiş olmamız ;dünyanın öteki ucunda açlık ve acı çeken insanları
unutturamaz. Unutturmamalı..
Aslında
hepimiz bir mucizeyiz. Hele hele sabah kalktığınızda,eğer hiçbir yeriniz
ağrımıyorsa, karnınız tok, etrafınızda anormal bir şey yoksa çocuklarınız neşeli,karınız
sağlıklı ve etrafınızda ise, gerçek bir mucizeyi
yaşadığınızdan emin olun.
Bundan
daha büyük bir güzellik ve daha derin bir mutluluk nedeni olamaz.
28.07.2008
No comments:
Post a Comment