Hep merak
ederdim bu kelimenin kökenini… Biraz araştırdım...
Eski Yunanca da “SPOR”
kökü, tohum manasını taşıyormuş. “DIA” ise saçılmış , dağıtılmış
dağılmış manasında bir ön ek.
Diaspora “saçılmış tohumlar” anlamına geliyor.
Fransızca karşılığı
“dispersion”
, İngilizce “exile” sürgün olarak geçiyor. Osmanlıca
karşılığı “muhaceret”, “ hicret” olarak karşımıza çıkıyor… Ancak
ayni anlam vurgusu yok sanki. Dağılmış başka, dağıtılmış başka… Diaspora, ek
olarak bir zorlama, zorlanma fiili içeriyor. Eskiden şimdiki Türkiye
sınırları dışında kalan Osmanlı topraklarından göç etmiş insanlara muhacir
denirdi. Bilhassa mübadele ile Balkanlardan Türkiye’ye göç etmiş insanların
hatıratı , yürek burkan anekdotlarla doludur...
Kötü niyetli düşünür
,yazar çizerler, dünyaya dağılışımızı ,kutsal kitabımızın Tesniye 28:15’teki “...
Rabbin bütün emirlerini ve kanunlarını tutup yapmak üzre onun sözünü
dinlemezsen , bütün şu lanetler senin üzerine gelecekler...” .
Devamında yine Tesniye 28:25’teki “... Rab seni düşmanların önünde
kırdıracak... yedi yoldan kaçacaksın, dünyanın bütün ülkelerinde serseri
olacaksın.” sözlerine bağlar.
Her halükarda diaspora hüzün taşıyan bir kelime.. Yerinden
yurdundan kopmuş, koparılmış, kovulmuş, sürgün edilmiş, buna rağmen vatan
özlemi hiç bitmemiş insanları kapsıyor.. Kesin olan , bir ülkenin yurtdışında
yaşayan vatandaşlarına denmediği... Örneğin Almanya ya işçi olarak giden Türk
işçileri bu kelimenin özelliğini taşımıyor.
Yahudi tarihi
hep sürgünlerle doludur. En eski bilineni “Asur” ve “Babil” sürgünleridir. İkinci
mabedin de yıkılışından sonra tüm dünyaya yayılmışız. Purim bayramımızda
okuduğumuz Megilat Esther’in kitabı ise ilk sürgün kayıtlarımız olarak kabul
ediliyor.
Tarihte, doğuda Hindistan’da, güneyde şimdiki Etiyopya da ve de Yemen de, Avrupa’da , Sovyetler’de ,kuzey Afrika’da
hemen her yerde Yahudi topluluklarına rastlanıyor.
Fakat Pesah’ta
devamlı yinelediğimiz “Bashana habaah be Yerushalayim” deyişi
bize -eski coğrafyana dön- mesajını vererek , sürekli aklımızda kalmasını
sağlıyor...
Kudüs’ten , İber
yarımadasına –hele ki o günkü şartlarda-
bu kadar büyük bir mesafeyi kat etmiş
olmamız hayret vericidir. Biz Yahudilerin seyahatlere yatkınlığı ve kültürü hep
vardı…
Sefarad
Yahudilerinin Anadolu coğrafyasında da bu kadar dağılmış olması da başka bir
merak konusudur. Annem Ankaralı, anneannem Eskişehirli .. Anadolu coğrafyasında
Yahudi topluluğuna hemen her yerde rastlanıyor.
Sadece Ege
bölgesinde Tire, Milas , Urla , Memenen ,Bayındır ilk aklıma gelenler.. Bizler mi bilerek ve
isteyerek seçmişiz buralara yerleşmeyi , yoksa yönetenler mi bizi dağıtmış
bilinmez.
Ancak onbeşinci
yüzyılda ,İber yarımadasından getirdiğimiz , zamanın en yüksek kültürel
düzeyini , Osmanlının çöküş döneminde sürdürememişiz.
Havra sokağı
civarında bu kadar çok sinagog inşa etmiş olmamız, hem dindar bir topluluk
olduğumuzu, hem de biraz kendi aramızda bile biraz bölünmüşlük yaşadığımızın
göstergesi sayılmaz mı?
II. Abdülhamit
zamanında gerçekleştirilen en büyük projelerden biri Konya – Bağdat demiryoludur.
Cumhuriyetin ilanından sonra, yeni çizilen sınırlar yüzünden, bu tren hattı
Türkiye sınırından Suriye sınırına girip çıkıyormuş. Amcam ikinci dünya savaşı
patladığında askere gitmemek için kaçmayı planlamış. Trenin Suriye içerisine
girdiği bir yerde trenden atlamış. Halep
yakınlarındaki Yahudi Cemaati tarafından himaye altına alınmış. Orada yaşadığı
dönem içerisinde Toni teyzem ile tanışıp evlenmiş ve akabinde Petah Tikva ‘ya
yerleşmişler, ömürlerinin geri kalanını orada geçirdiler.
Orta Doğuda ve Afrika’nın kuzeyinde önemli Yahudi
diasporasının varlığını biliyoruz. 1900 yılındaki tahmini istatistiklere göre
Yemen’de otuz bin, İran’da otuz beş bin,
Cezayir’de elli bin , Etiyopya’da elli bin, Mısır’da otuz bin, Fas’ta
otuz bin, Tunus’ta altmış iki bin Yahudi yaşıyormuş… Bu toplulukların neredeyse
tamamı ortamın uygun olmamasından dolayı göç etmek zorunda kalmış.
İskenderiye’ye
yaptığım bir seyahatimde ,oradaki dostlarım beni hala ayakta duran Eliyahu Hanavi
Sinagoguna götürdüler. Yüksek mermer sütunları ile muhteşem bir yapı. İlginçtir
ki güvenlik nedeni Arap kökenli arkadaşım içeri giremedi ancak benim girmeme
müsaade ettiler.
Şair Bialik
bizim için, bir şiirinde , “bu saçılan tohumlar, her an uygun ortamı
bulunca yeşerme potansiyelini taşır” diyor..