Wednesday, 14 August 2013

MEMLEKET NERESİ

Antisemitizm ile ilk karşılaşmam üniversitede olmuştu.

Ne Saint-Joseph orta okulunda ne de Atatürk Lisesinde Yahudi olmamadan dolayı bir sıkıntı veya ayrıcalık yaşamadım.

Üniversitede yüz yirmi kişilik sınıfta , beraber dolaşan dört beş kişilik bir garip “aşırı milliyetçi” mi desem, “MHP sempatizanı” mı desem , delikanlılar vardı.

Aslında koskoca sınıfta selamlaştığım , arkadaşlık kurduğum insan sayısı onu geçmezdi. Sınıfta iki Yahudi idik. Bu aşırı milliyetçiler ise her ikimize de taciz edici bakışlar atar , yürürken üstümüze üstümüze gelirlerdi. Hır çıkartmak için bahane yaratma çabası içerisindeydiler. Ama üniversitede geçirdiğim dört yıl boyunca neyse ki bir hadise çıkmadı! Ne yalan söyleyeyim ben de bu insanların bulunduğu ortamlardan mümkün olduğu kadar uzak durdum. “Korkak Yahudi”nin anlamı bu ise ben öyleyim.

Bilirsiniz asker ocağına ilk gittiğinizde herkesin ilk sorusu : “Kardaş memleket neresi?”dir… Baba ocağından kopup geldiğiniz ve yüzlerce yepyeni insanla beraber yaşamaya başladığınız bir yerdir burası. Ben Tuzla Piyade Okuluna vardığımda şansıma 4. Bölük düştü. Boy sıralamasında benim önüme bir Tuncelili arkama ise  bir İstanbullu düştü.

Dört ay boyunca yatakhanede, koğuşta, dershanelerde ,yemekhanede ,eğitimlerde sürekli Tuncelili önümde İstanbullu arkamda idi.

Tuncelili ile tamamen ayrı dünyaların insanı idik. Tam bir kabalık ve görgüsüzlük abidesi idi. Ama arkamdaki İstanbullu ise tam bir beyefendi idi. Hayatımda ilk defa bir “tırnak fıçası”nı onda gördüm. Bir ay boyunca doğru dürüst yıkanamadığımız bir ortamda o her sabah hiç üşenmez tırnaklarının içleri temiz olsun diye lavaboda fırçalardı. Şahane bir çocuktu.

Yüz yirmi kişilik bölüğümüzde hemen her tipten insan vardı aslında. Televizyondan tanıdık Tansu Polatkan, hemen herkesin ilgi odağı gelir gelmez. Komutanımız aksi adamın biri idi. Ama takım komutanları asteğmenler  sığındığımız limanlardı. Sorunlarımıza ellerinden geldiğince çözüm üretiyorlardı.

Antisemitizm ile ikinci karşılaşmam da askerde oldu. Bölükte yine iki İzmirli Yahudi idik ve yine bir aşırı milliyetçi diyebileceğim üç-beş kendini bilmez vardı. Taciz edici bakışlar, taciz edici laf atmalar , denk geldiğinde üstüne üstüne gelmeler…Neydi bu adamların derdi , bugün bile anlamış değilim. Herhalde kavga çıkartıp bizi dövme hayalini kuruyorlardı . Bu insanlara da bulaşmamak için elimden geleni yaptım.

Hafta sonları , taburdaki dört İzmirli Yahudi her zaman beraber olduk . Otellerde beraber kaldık, beraber gezdik tozduk. Güzel arkadaşlıklar kurduğum insanlardan ziyade İzmirli ve de Yahudi olanlarla beraber olmak hepimizin tercihi oldu.

Asteğmen olduktan sonra Antakya’ya tayin oldum. Bir yılı aşkın kaldığım eğitim taburunda, yine antisemit bir kıdemli astsubay –mecbur olduğu halde- bana selam vermezdi. Üzerine gitmedim. Cahil ve çaresiz adamın biri idi aslında. Neyse ki başka bir hadise çıkmadan da askerliğimi tamamladım.

Hayatımda bir türlü kafamda çözemediğim konulardan birisi antisemitizmdir. Neden, dünyanın bazı yerlerinde, sadece Yahudi ırkına karşı bir nefret duyulur anlamak mümkün değil. Dünya üzerinde yaşayan herhalde yüzlerce –belki de binlerce- ırk var.  Neden bir anti-Yunan ,bir anti-Fransız veya bir anti-Alman olgusu oluşmamış da,  bir anti-Yahudi olgusu gelişmiş , -zor bir soru-. Tabi ki bu olgu çerçevesinde “günah keçisi” de olmuşuz zaman zaman. Yazılı tarih içerisinde uzun süreli ,etkin ve güçlü bir devletimiz olmamış. Buna karşı kültürel açıdan her zaman ön saflarda yer aldık.

Orta çağ İspanya’sında zamanın en yüksek medeniyetine katkıda bulunmuşuz. Sayısız bilim adamı ve teolog yetişmiş içimizden.

Son yüzyıl içerisindeki Yahudi asıllı Nobel ödüllü  bilim adamlarının sayısını, nüfusumuza oranlarsak sonuçlar şaşırtıcı biçimde çok yüksek çıkıyor. Bazı endüstri , ticaret ve bankacılık sektörlerinde hala birçok soydaşımız çok güzel işler beceriyorlar. Ama başkaları da beceriyor. Bizler kıskanılıyoruz desek, diğerleri neden kıskanılmıyor sorusu gelecek.

Her halükarda insanların yoğun bir “aidiyet” ihtiyacı vardır. İnsanlar, yaşamları boyunca ilişki ve dayanışma içerisinde bulunmak isteyecekleri , kendi düşünce yapısına  uygun insan gruplarıyla beraber hareket etmek arzusunu duyuyorlar.  Dinimiz , ırkımız , okulumuz, tuttuğumuz futbol takımımız ,yaşadığımız mahallemiz  , hemşehriliğimiz,  tuttuğumuz siyasi partimiz hep bizi bir guruba bağlıyor…

Askerdeki “kardaş memleket neresi” sorusu aslında bunun için soruluyor.

Avram Aji
14.08.2014